Beyana Dayalı Tarh ve İhtirazi Kayıtla Beyan
Eylül 4, 2025
Muhammet Çoban

Anonim Şirketlerde Yönetim Kurulu ve Şirket Yetkilisinin Amme Alacaklarından Sorumluluğu


6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 329. maddesine göre anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş; borçlarından yalnızca malvarlığı ile sorumlu olan bir sermaye şirketidir. Kanunun aynı maddesine göre pay sahiplerinin şirkete karşı sorumluluğu, yalnızca taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıdır ve şirketin borçlarından dolayı kişisel malvarlıklarıyla sorumlu tutulamazlar. Anonim şirket, TTK’nın 335. maddesi uyarınca ticaret siciline tescil edilmesiyle tüzel kişilik kazanır. Yönetim ve temsil organı, TTK’nın 359. maddesinde düzenlenen yönetim kurulu olup bu kurul, pay sahibi olsun ya da olmasın, gerçek veya tüzel kişilerden oluşabilir.

Anonim Şirketlerde Yönetim ve Temsil Yetkisi

Türk Ticaret Kanunu’nun 365. maddesine göre anonim şirketlerin yönetim ve temsil yetkisi yönetim kurulunda bulunmaktadır. Bununla birlikte TTK 367. maddesi, şirket esas sözleşmesine eklenecek hükümle yönetim kurulunun yönetim ve temsil yetkisinin kısmen veya tamamen devredilebileceği belirtilmiştir. Buna göre yönetim kurulunun görev ve yetkileri; bir veya birden fazla yönetim kurulu üyesine devredilebileceği gibi üçüncü bir kişiye (En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisinin bulunması gerekmektedir.) de devredilebilecektir. Görev ve temsil yetkisinin yönetim kurulu üyesine devredilmesi halinde bu üye veya üyelere murahhas üye, üçüncü kişiye devredilmesi durumunda ise murahhas müdür sıfatına sahip olacaktır.

Yönetim Kurulu ve Şirket Yetkilisinin Sorumluluğu

Yönetim kurulunun, murahhas üyenin ve murahhas müdürün amme alacaklarından sorumluluğu 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 10. maddesinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda yönetim ve temsil yetkisine sahip kişi veya kişiler bu dönem içerisinde meydana gelmekle birlikte, şirket varlığından tahsil edilemeyen vergi ve vergi cezalarının faizleri ile birlikte sorumlu olacaktır.

213 sayılı sayılı Vergi Usul Kanunu Kanuni Temsilcilerin Ödevi başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrası;

  • Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.’’ şeklinde düzenlenmiştir.

Asıl sorumlu şirket tüzel kişiliğinin kendisi olmakla birlikte; şirketin varlığından tahsil edilememesi durumunda yönetim kurulu, murahhas üye/üyeler veya murahhas müdürün sorumluluğuna gidilebilecektir. Öncelikle şirketin kesinleşmiş bir amme alacağının bulunuyor olması ve bu borcun şirket varlığından tahsil edilememesi durumunda yukarıda bahsedilen ilgililere başvurulabilmektedir. Yetkili tarafından yapılan ödeme yine mükellef olan şirkete rücu edilebilecektir.

Danıştay 9. Dairesinin 18.10.2017 tarihli, 2014/8458 E. ve 2017/7016 K. sayılı Kararı ile;

  • ‘’Dosyanın incelenmesinden ... Tekstil Boya San. ve Tic. A.Ş'nin ödenmeyen vergi borçlarının, yönetim kurulu üyesi olan davacıdan tahsili amacıyla davacıya ait üç adet araç üzerine davaya konu haciz işleminin uygulandığı görülmekte ise de, dosyada mevcut Ticaret Sicil Gazetesi suretlerinden, davacının yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde yönetim kurulu başkanı ...'nın şirketi temsil ve ilzama münferiden yetkilendirildiği, davacının şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığı anlaşılmaktadır.
  • Bu durumda, davacının borçlu şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığı açık olduğundan, taşınmazları üzerine uygulanan haciz işleminde ve davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.’’ şeklinde hüküm ihdas edilmiştir.

Kanuni Temsilcilerin Takibinde Yöntem

Tüzel kişilerin varlığından alınamayan verginin kanuni temsilcinin malvarlığından istenebilmesi için konuya ilişkin olarak kanuni temsilciye ihbarname esasında tebligat yapılması gerekir. Böylece tarh, tahakkuk, ödeme ve itiraz prosedürü yeniden başlatılacak ve bu yolla temsilciye kendini savunma hakkı tanınmış olacaktır. Buna karşılık uygulamada kanuni temsilci adına ayrıca ihbarname çıkarılmamakta, 6183 sayılı kanunun 55. maddesine göre ödeme emri çıkarılmak suretiyle doğrudan doğruya takibata geçilmektedir. Kanuni temsilcinin birden fazla olması halinde ise amme alacağının tamamı için her bir temsilciye ayrı ayrı ödeme emri çıkarılmaktadır. Bu uygulamanın genel olarak Danıştay tarafından da kabul gördüğü anlaşılmaktadır.

Danıştay 3. Dairesinin 21.09.2022 tarihli, 2020/734 E. ve 2022/3285 K. Sayılı Kararında;

  • ‘’Vergi borçlarının tahsili amacıyla asıl borçlu şirketin bir diğer yönetim kurulu üyesi olan ve diğer yönetim kurulu üyeleriyle birlikte müştereken temsil yetkisi bulunan … adına düzenlenen başka bir ödeme emrinin iptali istemiyle … Vergi Mahkemesinde açılan davaya ilişkin E:… sayılı dosyada yer alan ve asıl borçlu şirket hakkındaki Olağanüstü Hal İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu'nca düzenlenen raporda, şirketin toplam varlığının 24.898.516,54 TL, toplam vergi borcunun ise 1.739.919,66 TL olarak belirlendiğinin görüldüğü dolayısıyla ödeme emrine konu vergi borçlarının öncelikle asıl borçlu şirketin hazineye devredilen mal varlığından tahsili cihetine gidilmesi gerekmekte iken, bu yol izlenmeden davacının mal varlığına uygulan hacizde hukuka uygunluk görülmediğinden aksi yöndeki gerekçeyle davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararına yöneltilen istinaf başvurusunun reddi yolundaki Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerekmiştir.’’ şeklinde hüküm ihdas edilmiştir.

Vergi idaresinin yönetim kurulu üyeleri, şirket yetkilisi/yetkililerini başvurusu genel olarak ödeme emri gönderilmesi yoluyla yapılmakta olup, şirketin amme alacağından kaynaklı borçları için ödeme emrinin tebliğ edilmesinin akabinde 15 gün içerisinde yetkili mahkemede dava açılması gerekmektedir. Bu sürenin kaçırılması veya gereği gibi işlem yapılmaması hak kayıplarına sebebiyet verecek olması sebebiyle vergi hukuku alanında uzmanlaşmış bir avukat ile görüşmek hak kayıplarının önüne geçecektir.